26 Ocak 2013 Cumartesi

Birgül Ayman Güler'in çıkışı üzerine teori

Kişinin kendisini hiç tanımam ama ortaya koyduğu performansın çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Söylemin kırıcılığını görmezden gelip bir kenara bıraktığımız taktirde, yapılan çıkışı nedense bana çok stratejik geldi. Millet vekilinin yaptığı çıkış sonrası partinin herhangi bir yaptırım uygulamamış olması; partinin, söylemi kabul ettiğinin göstergesidir (ya da "istemem yan cebime koy" tavrının). Kendisi demokrasiden uzak bu açıklamayı, parti içi demokrasi içerisinde değerlendirmek de anlamsız gelmektedir ve bu sebep ile yapılan çıkışın, planlanmış bir çıkış olduğunu düşünüyorum.

Çıkışı yapan milletvekilinin şahsı da bu çıkış için çok uygun. Kendisi, Türkiye'nin doğudan en uzak noktasının vekili. Kendisine potansiyel oy vermişlerini değerlendirirsek, herhangi bir "taban kaybetme" kaygısı duyulmadan açıklama yapılabilir. Bilakis belki ona oy veren taban, bu açıklamadan dolayı kendisini "cesur" diyerek alkış bile tutabilir. Bunun dışında açıklama sahibinin "kadın" oluşu da antipati'yi azaltan ve tepkilerin sertleşmesini engelleyen bir unsur. Kemal Kılıçdaroğlu'na "dürüst vekil" etiketini yapıştıran "CHP Halka İlişkiler Yönetimi" grubunun, pozitif algı oluşturacak yeni bir etiket olan "mert kadın" etiketi yapıştırmak için sahneye sürdükleri yeni oyuncu hissi uyandırıyor.

Açıklamayı şahsi fikir ifadesi bulmayışımın sebebi olan "komplo teori"me gelince:

Açıklama her yönü ile "ırkçı" bir söylemdir. Sistemimizde bu söylem ile prim yapabilecek partiler ise MHP ve BDP'dir. MHP'nin bahsi geçen söylemi yapması tabanında "heyt aslanım be" şeklinde bir hareketlenme oluşturabilirken aynı söylem BDP'de "işte bizimle mücadele ediyorlar, biz de birlik olalım" mesajını kuvvetlendirir. Her halükarda bu tarz açıklama MHP ve BDP'ye prim yaptırır ama açıklama CHP'den geldi. Parti tabanına bakıldığında AKP içerisindeki kararsız kesim, CHP'ye oy veremeyecek kişilerden oluşur fakat MHP'nin içerisindeki kemik kadro dışındaki kesim bu söylem sonucu CHP'ye semapti duyabilir. Netice olarak bu söylemin CHP tarafından diretilmesi halinde:


1)MHP tabanındaki ırkçı kesim "sizin söyleyemediğinizi söyleyen bu insanları desteklerim" diyerek CHP'ye kayacaktır. Baraj korkusu da oluşursa partinin seçilemeyeceğini düşünen bu insanlar düşünmeden CHP'ye oy vereceklerdir.
2)AKP sert tepki vermez ise tabanındaki gururu incinen ve kaymaya meyilli kürtler BDP saflarına katılacak ve bu da AKP'nin doğudaki hakimiyetini kısmen de olsa kıracaktır.

Sonuçta
*CHP ve BDP oylarını arttıracak
*AKP ve MHP oy kaybedecektir

Bu açıdan bakıldığında çıkış çok stratejik bence. Fakat önemli olan konu "ne pahasına" yapıldığı. Ülkeyi ırksal şekilde bölmek sonucu elde edilen münferit menfaat, milli menfaatin önünde midir?

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu tarz dengesiz çıkışlardan sonra "aaa duymadım ben öyle mi dedi, dediyse biz bir konuşuruz içimizde hallederiz" tepkileri, kendisinin parti başkanı olarak görevini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Partinin izlediği "genel politikasızlık" tavrının "parti içi demokrasi" den ziyade "çok yüzlülük" olarak anlaşıldığını düşünen sadece ben miyim acaba? CHP'nin bir sonraki seçim döneminde bu vekili Güneydoğu'daki meydan seslenişlerinde konuşturması halinde kimse kendisine yumurta veya ayakkabı falan fırlatmayacak mı? CHP hala daha "İzmir" de farklı "Diyarbakır"da farklı konuşan parti olmaya devam mı edecek?

Bu çıkıştan sonra, mecliste birisinin bu vekile ve vekiline sahip çıkan CHP'ye:
" Misak-ı Milli sınırları kim tarafından ve hangi düşünce ile belirlenmiştir" sorusunu sormasını isterim. Bu sorunun cevabının verilmesi, bir çok konudaki görüş ayrılığını ve ayrıca bu kadının vekilliğini de bitirecektir.

Neden blog?

Her paylaşılmak istenen 150 karakter ile ifade edilemiyor...